Şu anda hassas bir konumdayım.
- I am now in a delicate position.
Bir bebeğin hassas cildi vardır.
- A baby has delicate skin.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
Layla'nın çok zarif özellikleri vardı.
- Layla had very delicate features.