O, onun ne söylediğini anlamayı olanaksız buldu.
- She found it impossible to understand what he was saying.
Bu görevi tamamlamak benim için olanaksız.
- This task is impossible for me to accomplish.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
- It is utterly impossible to finish the work within a month.