Onun yüzünde tuhaf bir görünüm vardı.
- He had an odd look on his face.
O, o giysilerin içinde tuhaf görünüyor.
- She looks odd in those clothes.
Tom bana en acayip görüntüyü verdi.
- Tom gave me the oddest look.
Onu acayip bulmadığını mı demek istiyorsun?
- Do you mean you don't find that odd?
Adamın davranışı çok garipti.
- The man's behavior was very odd.
Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı.
- Tom had an odd look on his face.
Tom ihtimallerin farkındadır.
- Tom is well aware of the odds.
Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.
- Tom noticed something was odd.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
- Mary does not like odd numbers.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- One, three, and five are odd numbers.
Mary tek sayılardan hoşlanmaz.
- Mary does not like odd numbers.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
- Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
Şair, yirmi küsur yıl burada yaşadı.
- The poet lived here some twenty odd years.