occasioning want of ease; constraining; cramping; disagreeable; unpleasing

listen to the pronunciation of occasioning want of ease; constraining; cramping; disagreeable; unpleasing
Englisch - Türkisch

Definition von occasioning want of ease; constraining; cramping; disagreeable; unpleasing im Englisch Türkisch wörterbuch

uneasy
{s} huzursuz

Ben bütün gece üşüdüm ve huzursuz hissettim. - I felt cold and uneasy all night.

O hiç gözükmedi, bu onu huzursuz etti. - He did not appear at all, which made her very uneasy.

uneasy
tedirgin

Sami gerçekten tedirgin hissetti. - Sami felt really uneasy.

Onun mektuplarını gördüğünde kendini biraz tedirgin hissetti. - When he saw her letter, he felt somewhat uneasy.

uneasy
rahatsız

Seni ne rahatsız ediyor? - What's making you uneasy?

Sami kendini gerçekten rahatsız hissetti. - Sami felt really uneasy.

uneasy
{s} tedirgin; huzursuz; endişeli, kaygılı
uneasy
endişelendirici
uneasy
kaygılandırıcı
uneasy
vesveseli
uneasy
endişeli
uneasy
{s} rahatsız eden
uneasy
endişe eden
uneasy
{s} sıkıntılı
uneasy
kuşku
uneasy
{s} zor
uneasy
{s} tutuk
uneasy
(sıfat) huzursuz, rahatsız, endişeli, tedirgin, rahatsız edici, endişe verici, sıkıntılı, zor, tutuk
uneasy
uneasilyrahatsızmış gibi
uneasy
{s} endişe verici

Endişe verici bir sessizlik vardı. - There was an uneasy silence.

Englisch - Englisch
uneasy
occasioning want of ease; constraining; cramping; disagreeable; unpleasing

    Silbentrennung

    occasioning want of ease; constraining; cramping; disagreeable; un·pleas·ing

    Aussprache

Favoriten