Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.
- Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain.
Bazen işler planlandığı gibi gitmez.
- Occasionally, things don't go as planned.
Onlar bazen buraya gelir.
- They come here occasionally.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Bu mutlu bir fırsat değil.
- It's not a happy occasion.
Bu büyük bir fırsat olacak.
- It'll be a big occasion.
O çeşitli vesilelerle oldu.
- That happened on several occasions.
Onun her vesileyle büyük konuşmasından nefret ediyorum.
- I hate his talking big on every occasion.
Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
- They visited me occasionally.
Ara sıra Tom'a rastlarım.
- I run into Tom occasionally.
Başka bir durum için onu ayıralım.
- Let's reserve that for another occasion.
Onun hikayesi durum için uygun değildi.
- His story wasn't appropriate for the occasion.
Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Tom never drinks except on special occasions.
Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
- I only wear a tie on special occasions.
Tom Mary'nin giydiğinin ortam için uygun olduğunu düşünmüyordu.
- Tom didn't think what Mary was wearing was appropriate for the occasion.
Tom özel ortamlarda sadece takım elbise giyer.
- Tom only wears a suit on special occasions.
Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.
- He reads detective stories on occasion.
Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
Fibonacci sayıları doğada zaman zaman görünür.
- Fibonacci numbers show up occasionally in nature.
Bugünkü büyük olay nedir?
- What's the big occasion today?
Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
- They visited me occasionally.
Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
- Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
Bazen işler planlandığı gibi gitmez.
- Occasionally, things don't go as planned.
Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, yani biz bazen banyo olmaktan vazgeçmeliyiz.
- There is a severe shortage of water in this city, so we must give up having a bath occasionally.
I had no occasion to feel offended, however.
At this point, she seized the occasion to make her own observation.
Having people round for dinner was always quite an occasion at our house.
it were too vile to say, and scarce to be beleeved, what we endured: but the occasion was our owne, for want of providence, industrie and government .
I could think of two separate occasions when she had deliberately lied to me.
Flames could still be seen from town flaring up occasionally on a hill dotted with emergency vehicles.
... And so some of them, I would find the occasional lab test ...