Uygun bir fırsat varsa, sizi onunla tanıştıracağım.
- If there is a suitable occasion, I'll introduce you to him.
Bu mutlu bir fırsat değil.
- It's not a happy occasion.
O çeşitli vesilelerle oldu.
- That happened on several occasions.
Çeşitli vesilelerle onunla karşılaştım.
- I've met him on several occasions.
Özel durumlar dışında asla içmez.
- He never drinks except on special occasions.
Onun hikayesi durum için uygun değildi.
- His story wasn't appropriate for the occasion.
Özel durumlar dışında Tom asla içki içmez.
- Tom never drinks except on special occasions.
Ben sadece özel durumlarda kravat takarım.
- I only wear a tie on special occasions.
Onun konuşması ortam için uygundu.
- His speech was suitable for the occasion.
Tom özel ortamlarda sadece takım elbise giyer.
- Tom only wears a suit on special occasions.
Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
O zaman zaman iş gezilerinin dışında çok seyahat etmez.
- He doesn't travel much apart from occasional business trips.
Bugünkü büyük olay nedir?
- What's the big occasion today?
Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
- Occasional showers are possible tomorrow.
Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler.
- They visited me occasionally.
I had no occasion to feel offended, however.
At this point, she seized the occasion to make her own observation.
Having people round for dinner was always quite an occasion at our house.
it were too vile to say, and scarce to be beleeved, what we endured: but the occasion was our owne, for want of providence, industrie and government .
I could think of two separate occasions when she had deliberately lied to me.