John spoke in such a loud voice that I could hear him upstairs.
- John o kadar yüksek sesle konuştu ki onu üst kattan duyabildim.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
I cannot afford to pay so much.
- O kadar fazla ödemeye param yetmez.
Don't worry about money so much.
- Para için o kadar çok kaygılanma.
John was in such a hurry that he had no time for talking.
- John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
I'm not so confident.
- O kadar emin değilim.
Oh please, not so fast.
- Oh lütfen! o kadar hızlı değil.