İç çamaşırı hariç hiçbir şey giymiyordu.
- He was wearing nothing but his underwear.
Gerçeği ama yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
- Do you swear to tell the truth and nothing but the truth?
Bu yalnızca tesadüftü.
- It was nothing but coincidence.
Bu yalnızca tesadüftü.
- It was nothing but coincidence.
Gerçeği ama yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
- Do you swear to tell the truth and nothing but the truth?
O, sadece bir öğrenci.
- He is nothing but a student.
O sadece bir şakaydı.
- It was nothing but a joke.