Leyla'nın soyduğu evli erkekler, utanç yüzünden onu bildirmekte gönülsüzdüler.
- The married men that Layla robbed were reluctant to report her because of the embarrassment.
O onu kabul etmeye gönülsüzdü.
- He was reluctant to admit it.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
- The directors were reluctant to undertake so risky a venture.