Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
- It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.
- I wanted to be sure Tom was planning to be here.
Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure you understand what's going to happen.
Olmak ya da olmamak; O büyük bir sorun.
- To be or not to be; That is a big question.
Sanırım kaba olmamak en iyisi.
- I think it is best not to be impolite.