Olanaksız geliyor ama gerçek.
- It sounds impossible, but it's true.
Bu görevi tamamlamak benim için olanaksız.
- This task is impossible for me to accomplish.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
- Allen was given a problem that was impossible to solve.