not pleasant, uneasy, troublesome

listen to the pronunciation of not pleasant, uneasy, troublesome
Englisch - Türkisch

Definition von not pleasant, uneasy, troublesome im Englisch Türkisch wörterbuch

unpleasant
hoşa gitmeyen
unpleasant
{s} hoş olmayan

Bu meyvenin hoş olmayan bir kokusu var. - This fruit has an unpleasant smell.

Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti. - To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.

unpleasant
nahoş

O bu tür görüşü nahoş bulur. - He finds this kind of opinion unpleasant.

unpleasant
{s} tatsız

Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır. - Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.

Ne tatsız bir sürpriz! - What an unpleasant surprise!

unpleasant
antipatik

Kız kardeşinle çok antipatik olma, Tom. - Don't be so unpleasant with your sister, Tom.

unpleasant
fena
unpleasant
kaba
unpleasant
{s} sıkıcı
unpleasant
unpleasantnessnahoşluk
unpleasant
unpleasantlynahoşça
unpleasant
{s} çirkin
unpleasant
tatsızlık
Englisch - Englisch
{a} unpleasant
not pleasant, uneasy, troublesome
Favoriten