Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı. - Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
Kısa sürede konuşma yapmak zorunda kaldım. - I had to make a speech on short notice.
Kısa sürede konuşma yapmak zorunda kaldım.
I had to make a speech on short notice.