Kız kardeşim ve ben tatilde Fuji Dağı'nın dibindeki ufak bir köyde kaldık.
- During the vacation my sister and I stayed at a small village at the foot of Mt. Fuji.
Kazanmak için ufak bir şansımız var.
- We have small chance to win.
Hollanda küçük bir ülkedir.
- Holland is a small country.
Hollanda küçük bir ülkedir.
- The Netherlands is a small country.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
- We have a small backyard.
Evimin arkasında küçük bir gölet var.
- There is a small pond in back of my house.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.