not able to withstand temptation, urgency, persuasion, etc

listen to the pronunciation of not able to withstand temptation, urgency, persuasion, etc
Englisch - Türkisch

Definition von not able to withstand temptation, urgency, persuasion, etc im Englisch Türkisch wörterbuch

weak
{s} cılız

Tom kendini kaldırmak için çok cılız. - Tom is too weak to lift himself.

Tom son derece cılız. - Tom is extremely weak.

weak
{s} güçsüz

Kadınlar fiziksel olarak erkeklerden daha güçsüzdür. - Women are physically weaker than men.

O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi. - He told a friend that he felt very tired and weak.

weak
{s} zayıf

Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü. - Lack of food had left him weak and exhausted.

Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor. - Although the economy is weak, some companies are still making a profit.

weak
{s} hafif

Kahvemi hafif severim. - I like my coffee weak.

Kahvemi hafif istiyorum. - I'd like my coffee weak.

weak
açık (çay)
weak
mukavemetsiz
weak
argın
weak
açık

Tom açıkçası hâlâ çok zayıf. - Tom is obviously still very weak.

Açık kahveyi tercih ederim. - I prefer weak coffee.

weak
{s} sulu
weak
weakly s
weak
{s} dayanıksız, sağlam olmayan, zayıf: a weak
weak
{s} iradesiz
weak
(Tıp) Kuvvetsiz, zayıf
weak
silik çıkmış
weak
zaaf

İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın. - You have to allow for human weakness.

weak
{s} silik
weak
hastalıklı
weak
(sıfat) kuvvetsiz, zayıf, cansız, cılız, güçsüz, aciz, dayanıksız, halsiz, iradesiz, hafif, silik, sulu
Englisch - Englisch
weak
not able to withstand temptation, urgency, persuasion, etc
Favoriten