Please sign on the dotted line.
- Lütfen noktalı çizginin üzerini imzala.
Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
- Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
Fourthly, my first three points do not exist.
- Dördüncü olarak, benim ilk üç noktam yoktur.
Everyone has both strong and weak points.
- Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
The lake is deepest at this spot.
- Göl bu noktada en derindir.
I have a round bald spot on my head.
- Kafamda yuvarlak kel bir nokta var.
There's a full stop missing from the end of the sentence.
- Bu cümlenin sonunda bir nokta eksik.
There needs to be a full stop at the end of a sentence.
- Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
You can't replace the comma with a period in this sentence.
- Bu cümlede virgülü bir noktayla değiştiremezsin.
At the end of the sentence, you should add a period.
- Cümlenin sonuna bir nokta eklemen gerekir.
The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.
- Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.
Sami connected the dots.
- Sami noktaları birleştirdi.
You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
- O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages.
- Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.
We'll have to put a stop to this.
- Buna bir nokta koymak zorunda kalacağız.
Please put a stop to this nonsense.
- Lütfen bu saçmalığa bir nokta koy.
The teacher particularly emphasized that point.
- Öğretmen özellikle o noktaya vurgu yaptı.