Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- Much to my surprise, the door opened noiselessly.
O gürültüye katlanamam.
- I can't put up with that noise.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız.
- Don't make noises when you eat soup.
O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
- She called down from upstairs to ask what the noise was about.
Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- Much to my surprise, the door opened noiselessly.
Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler.
- I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.
Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı.
- Much to my surprise, the door opened noiselessly.
O, gürültünün girmesini engellemek için ellerini onun kulağının üzerine koydu.
- She put her hands over her ears to shut out the noise.
Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.
- The noise outside his window prevented him from sleeping.
Not thirty paces behind the two she crouched--Sabor, the huge lioness--lashing her tail. Cautiously she moved a great padded paw forward, noiselessly placing it before she lifted the next. Thus she advanced; her belly low, almost touching the surface of the ground--a great cat preparing to spring upon its prey.
He knew that it was trash day, when the garbage collectors made all the noise.
He noised about that he wanted the promotion, unwilling to ask for it but wanting it to be talked about.