Anne bebeğinin yanında yatakta yatıyordu.
- The mother lay beside her baby on the bed.
Hepimiz onun yanında gittik.
- All of us went besides him.
Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.
- Mary pulled the ironing board out of the closet and unfolded it, setting it up beside the window.
O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.
- She knelt beside him and asked him what his name was.
O mağaza mobilya dışında birçok şey satmaktadır.
- That store sells many things besides furniture.
Mary ve John'un dışında odada kimse yoktu.
- There was no one in the room besides Mary and John.
Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
- I don't have any other hobbies besides football.
Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
- Did Mary have any other children besides Jesus?