Yemek henüz hazır değil.
- The food's not ready yet.
Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
- I have not heard a word from him as yet.
Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
- I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum.
- I believe Elvis yet lives.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık.
- We have not yet discussed which method is better.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Kompozisyonun yine de en iyisi.
- Your composition is the best yet.
Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
- Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
- Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır.
- The country is divided, yet there are mountains and rivers.
I thought I knew you, yet how wrong I was.