The surface of the object is fairly rough.
- Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
I think I'm objective.
- Nesnel olduğumu düşünüyorum.
Newton discovered that a force is required to change the speed or direction of movement of an object.
- Newton gücün bir nesnenin hareket hızını ya da yönünü değiştirmek için gerekli olduğunu keşfetti.
After ten months of very hard work, sometimes working through the night in an unheated dome, Clyde Tombaugh discovered an object he named Pluto.
- On aylık çok sıkı bir çalışmadan sonra, bazen ısıtılmamış bir kubbede gece boyunca çalışarak, Clyde Tombaugh Pluto adını verdiği bir nesne keşfetti.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
Gravity causes objects to have weight.
- Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
- Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
English is an SVO language because the subject comes first, followed by the verb and then the object.
- İngilizce bir SVO dilidir, çünkü özne önce gelir, ardından fiil ve daha sonra nesne gelir.
Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
- Uranus'un kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, onbir bilinen halkası vardır.
I'm not good at classifying things.
- Ben nesneleri sınıflandırmada iyi değilim.
People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
- İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.