I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
Tom hardly ever watches TV.
- Tom neredeyse hiç TV izlemez.
There was scarcely any money left.
- Neredeyse hiç para kalmamıştı.
I could scarcely breathe.
- Neredeyse hiç nefes alamadım.
I have hardly any English books.
- Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.
I have hardly any money left.
- Neredeyse hiç param kalmadı.