nefsi

listen to the pronunciation of nefsi
Türkisch - Englisch
sensual
{a} pleasing to the sense, carnal, lewd
pertaining to the body or the physical senses
Of or pertaining to the physical senses; sensory
Someone or something that is sensual shows or suggests a great liking for physical pleasures, especially sexual pleasures. He was a very sensual person a wide, sensual mouth. + sensuality sen·su·al·ity The wave and curl of her blonde hair gave her sensuality and youth
sexually exciting or gratifying; "sensual excesses"; "a sultry look"; "a sultry dance"
Pertaining or peculiar to the philosophical doctrine of sensualism
Pertaining to, consisting in, or affecting, the sense, or bodily organs of perception; relating to, or concerning, the body, in distinction from the spirit
Hence, not spiritual or intellectual; carnal; fleshly; pertaining to, or consisting in, the gratification of the senses, or the indulgence of appetites; wordly
Inducing pleasurable and/or erotic sensations
of the appetites and passions of the body; "animal instincts"; "carnal knowledge"; "fleshly desire"; "a sensual delight in eating"; "music is the only sensual pleasure without vice"
{s} concerned with gratifying the senses; pertaining to the senses, pertaining to sensation; carnal, erotic, concerned with physical desires; worldly, physical, material
sexually exciting or gratifying; "sensual excesses"; "a sultry look"; "a sultry dance
Something that is sensual gives pleasure to your physical senses rather than to your mind. sensual dance rhythms. + sensuality sen·su·al·ity These perfumes have warmth and sensuality
Devoted to the pleasures of sense and appetite; luxurious; voluptuous; lewd; libidinous
nefis
brilliant
nefis
yummy

Ooh! Chocolate mousse. Yummy. - Ohh! Çikolatalı tatlı krema. Nefis.

Follow me! Echo's mother called out. Let's find some yummy beetles for breakfast. - Beni takip et! Echo'nun annesi seslendi. Kahvaltı için birkaç nefis böcek bulalım.

nefis
delicious

Dinner smells delicious. - Akşam yemeği nefis kokuyor.

My wife made me a delicious apple cake. - Karım bana nefis bir elmalı pasta yaptı.

nefis
{s} beautiful
nefis
delectable

Delectable odors of ham and toast pervaded the air. - Jambon ve tostun nefis kokuları havaya yayıldı.

nefis
excellent
nefis
{s} dainty
nefis
delightful
nefis
personality
nefis
mean
nefis
delightly
nefis
the cravings of the flesh
nefis
(deyim) far out
nefis
wonderful
nefis
great
nefis
dreamy
nefis
human soul
nefis
desire
nefis
ambrosial
nefis
mouth-watering
nefis
smashing
nefis
heavenly
nefis
tremendous
nefis
ripping
nefis
lovely
nefis
marvellous
Nefis
lower self

You have to control your lowerself.

nefis
luscious
nefis
yum yum
nefis
awfully nice
nefis
scrumptious
nefis
peachy
nefis
self, personality; the flesh, the body; the cravings of the flesh
nefis
marvelous
nefis
stunning
nefis
excellent, of superior quality, choice; exquisite; delectable
nefis
beyond praise
nefis
delightfully
nefis
exquisite

This restaurant offers some really exquisite dishes. - Bu restoran gerçekten bazı nefis yemekler sunuyor.

nefis
fine
nefis
delicate
nefis
superb
nefis
magnificent
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) nefse âit ve onunla ilgili, nefisten kaynaklanan
NEFSÎ
(Osmanlı Dönemi) Nefis ile, kendisi ile alâkalı. Şahsa ait, nefse dair
NEFSÎ NEFSÎ
(Osmanlı Dönemi) Benim nefsim", "nefsim nefsim mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir
nefsi müdafaa
Nefis müdafaası
nefis
Arapça bir kelime olan nefs, lügatte, ruh, bir şeyin kendisi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler gibi manalara gelmektedir. Tasavvufî olarak da, "kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir." şeklinde tanımlanır. Kötülüğü emreden manasında anlaşıldığı gibi, Allah tarafından insana üflenen ve "ruh-ı Rahmani", "ilahi ben" manasında da kullanılmıştır
NEFİS
(Osmanlı Dönemi) (E) Pek beğenilen, pek güzel, pek iyi
NEFİS
(Osmanlı Dönemi) Bak: Nefs
Nefis
(Osmanlı Dönemi) SİR'ET
Nefis
(Osmanlı Dönemi) DARİR
Nefis
(Osmanlı Dönemi) ŞERAŞİR
Nefis
(Osmanlı Dönemi) KURUNE
nefis
Pek hoş, istek uyandıran, çok güzel: "Akşamları soğuk yemekler yiyorum, ama nefis şeylerdi."- R. H. Karay
nefis
Öz varlık, kişilik: "Çoğunu kendi nefsini kurtarmak için öldürmüştü."- Ö. Seyfettin. İnsanın yeme içme gibi ihtiyaçlarının bütünü
nefsi
Favoriten