nedeniyle

listen to the pronunciation of nedeniyle
Türkisch - Englisch
due to

Their trip has been cancelled due to rain. - Yağmur nedeniyle onların gezisi ertelendi.

He failed due to lack of effort. - O, çaba eksikliği nedeniyle başarısız oldu.

because

The meeting was canceled because of the rain. - Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.

I was late for the meeting because of a traffic jam. - Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

because of, due to, owing to
bound
(deyim) with an eye to
in connection with
on account of the fact that
from

How many people die from automobile accidents each year? - Her yıl otomobil kazaları nedeniyle kaç tane insan ölüyor?

I was absent from school because of illness. - Hastalık nedeniyle okulda yoktum.

on the grounds of
on the ground that
through

The accident came about through my carelessness. - Kaza benim dikkatsizliğim nedeniyle meydana geldi.

Sami tried to help Layla through her psychiatric problems. - Sami onun psikiyatrik sorunları nedeniyle Leyla'ya yardım etmeye çalıştı.

owing to the fact that
with a view to
after

The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm. - Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra askıya alındı.

Stores are closed in the afternoon because of the heat. - Mağazalar sıcak nedeniyle öğleden sonra kapalıdırlar.

on the occasion of
by virtue of the fact that
on the ground of
owing to

Our train stopped for five hours owing to the earthquake. - Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.

Owing to the storm, they arrived late. - Fırtına nedeniyle geç vardılar.

by virtue of
because of

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

for

Between ourselves, he was dismissed for bribery. - Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı ​​.

I was late for the meeting because of a traffic jam. - Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.

in consequence of
wherefore
as a result of
virtue
with

I had to have my brother help me with my homework due to illness. - Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.

Tom came down with a cold. - Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı.

neden
cause

The accident has caused many deaths. - Kaza çok fazla ölüme neden oldu.

A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes. - İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.

neden
reason

For one reason or another, their holiday in France wasn't as good as they expected it would be. - Şu ya da bu nedenle, onların Fransa'daki tatili onların olmasını umdukları kadar iyi değildi.

I am not going, because, among other reasons, I don't have money. - Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.

neden
why

Why did you come to Japan? - Neden Japonya'ya geldin?

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir neden yok.

nedeniyle çünkü
by reason of
nedeniyle because; because of, owing to: hastalık nedeniyle owing
to ill health
nedeniyle hastalanmak
come down with
neden
{i} ground

Mars is red because of rusty iron in the ground. - Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.

Adultery was a ground for divorce. - Zina bir boşanma nedeniydi.

neden
what for?
neden
motive

Tom had no motive to kill Mary. - Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.

I don't know the motives for Marlon's behaviour. - Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.

neden
wherefrom
neden
causatively
neden
{i} rise

Does depreciation of the yen give rise to inflation? - Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?

Thoughtless speech may give rise to great mischief. - Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.

neden
grounds
neden
matter for
neden
argument

Why do you always have to get so personal when we have an argument? - Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?

neden
y (why)
neden
why on earth

Why on earth did you sell your newly-built house? - Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?

neden
score
neden
factor

I'm just a simple factory worker. Why do you bother me? - Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?

neden
incentive
neden
matter of
neden
(Kanun) instance
neden
whyever
neden
motivation
neden
point

Love your enemies, for they point out your mistakes. - Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.

Why do I have to do this? What's the point? - Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?

neden
matter

I don't know why it should matter. - Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.

Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right? - Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?

neden
spring

Do you know why spring rolls are called spring rolls? - İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?

neden
whys
neden
the reason
neden
to cause
neden
the cause
neden
the cause of
neden
{i} case

That being the case, he had little to say. - Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.

alışkanlık nedeniyle
out of habit
deprem nedeniyle yangın
(Çevre) earthquake fire
don nedeniyle mahvolmuş
frostbitten
grev nedeniyle işsiz kalmak
(Ticaret) be unemployed due to a strike
görevi nedeniyle kendini bir şey sanan memur
panjandrum
hile nedeniyle satış sözleşmesinin feshi
redhibition
ihlal nedeniyle dava açmak
(Hukuk) to bring an action for an infringement
ihtiyaç nedeniyle
urged by necessity
nadir olması nedeniyle
because of its rarity
neden
cause, reason; why, what for
neden
cause; reason
neden
forwhy
neden
room

Why are you in my room? - Neden benim odamdasın?

Why don't we share a room? - Neden bir odayı paylaşmıyoruz?

neden
(Hukuk) reason, ground
neden
Why?/What for?/For what reason?/For what reason ...?/Why ...?
neden
inducement
neden
whence
neden
occasion
neden
wherefore
neden
seeds
neden
wherefores
neden
what for
neden
causation

Correlation doesn't equal causation. - Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.

Correlation doesn't imply causation. - Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.

personel fazlası nedeniyle işten atmak
make smb redundant
trafik tıkanıklığı nedeniyle oluşan kuyruk
tailback
uyruk nedeniyle yapılan tüm ayrımcı işlemlerin yasaklanması
(Hukuk) prohibition of any discrimination on grounds of nationality
yaşlanma nedeniyle miyopluk
presbyopia
ödenmemiş borçlar nedeniyle kapatılan işletmeler
(Hukuk) liquidated enterprises
ırkçılık nedeniyle çatışma
race riot
Türkisch - Türkisch
Yüzünden, dolayısıyla, sebebiyle
neden
Bir varlığı veya olayı etkileyen, oluşturan, doğuran şey, sebep, illet
neden
Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılır; niçin
neden
Bir olayı veya durumu gerektiren veya doğuran başka olay veya durum, sebep
neden
Bir olayı veya durumu gerektiren veya doğuran başka olay veya durum, sebep: "İzmir'in işgali faciası, özel nedenlerden, onu ayrıca ilgilendiriyor."- A. İlhan
neden
Bir olayı doğuran başka bir olayı sormak için kullanılır; niçin: "Biz şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz?"- H. Taner
nedeniyle
Favoriten