Definition von neden im Türkisch Englisch wörterbuch
- cause
An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- reason
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
- why
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- what for?
- motive
Tom had no motive to kill Mary.
- Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.
The motive for the murder is not yet known.
- Cinayetin nedeni henüz bilinmiyor.
- wherefrom
- causatively
- grounds
- matter for
- argument
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
- y (why)
- why on earth
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
- score
- factor
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
- incentive
- matter of
- (Kanun) instance
- whyever
- motivation
- cause, reason; why, what for
- cause; reason
- case
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
- forwhy
- point
What's the point of us being here?
- Burada olmamızın nedeni ne?
Why do I have to do this? What's the point?
- Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne?
- room
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
Why haven't you cleaned your room?
- Neden odanı temizlemedin?
- (Hukuk) reason, ground
- Why?/What for?/For what reason?/For what reason ...?/Why ...?
- rise
It may give rise to serious trouble.
- O, ciddi bir soruna neden olabilir.
This political problem gave rise to hot discussions.
- Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
- inducement
- whence
- occasion
- ground
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
- wherefore
- seeds
- matter
Why do school grades matter?
- Neden okul notları önemli?
I don't know why it should matter.
- Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.
- spring
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
- whys
- the reason
- to cause
- the cause
- the cause of
- wherefores
- what for
- causation
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.
- neden olmak
- cause
I don't want to cause you any problems.
- Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- neden olmak
- induce
- neden olmak
- precipitate
- neden olma
- causation
- neden olmak
- lead
- neden olmak
- spark off
- neden olmak
- provoke
- neden olmak
- produce
- neden olmak
- bring about
- neden olmak
- lead to
- neden olmak
- touch off
- neden olmak
- to cause, be the cause of
- neden ben
- why me
- neden bilimi
- (Tıp) etiology
- neden kodu
- (Bilgisayar) reason code
- neden olan
- (Dilbilim) causer
- neden olan
- (Dilbilim) causing agent
- neden olan
- causing
- neden olan
- creative
- neden olan
- contributory
- neden olma
- induce
- neden olmak
- engendering
- neden olmak
- entail
- neden olmak
- breed
- neden olmak
- evoke
- neden olmak
- bring on
- neden olmak
- conduce toward
- neden olmak
- conduce to
- neden olmak
- cause to be
- neden olmak
- (deyim) lead up
- neden olmak
- tend
- neden olmak
- cause to
- neden olmak
- (deyim) give cause for
- neden olmak
- ingenerate
- neden olmak
- elicit
- neden olmuş
- led
- neden oluşturan
- causal
- neden sonra
- long afterwards
- neden olmak
- set up
- neden olmak
- invite
- neden olmak
- excite
- neden olmasın?
- why not?
- neden siz
- Why you
- neden gösteren
- causative
- neden göstermek
- substantiate
- neden göstermek
- give reason
- neden göstermek
- show reason
- neden ne oldu
- why, what happened?
- neden olan
- facient
- neden olma
- induction
- neden olmak
- encompass
- neden olmak
- incline
- neden olmak
- raise
- neden olmak
- do
- neden olmak
- determine
- neden olmak
- engender
- neden olmak
- bring
- neden olmak
- originate
- neden olmak
- to cause, to lead to, to bring, to breed, to give rise to sth, to create, to induce, to produce, to excite, to spark sth off
- neden olmak
- beget
- neden olmak
- create
- neden olmak
- procure
- neden olmak
- draw on
- neden olmak
- bring along
- neden olmak
- call forth
- neden olmak
- (Hukuk) to cause
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
I don't want to cause anyone any more trouble.
- Ben hiç kimse için daha fazla derde neden olmak istemem.
- neden olmak
- trigger
- neden olmak
- cost
- neden olmak
- give rise to
- neden olmak
- conduce
- neden rahatsızsın
- What is ailing you
- neden sonuç ilişkisi
- causation
- neden soruları
- (Dilbilim) wh-questions
- neden soruyorsun?
- why do you ask?
- neden öyle söyledin
- why did you say that
- esas neden
- root
- altında yatan neden
- root
- haklı neden
- cause
- (özür/neden) bulmak
- (deyim) make up
- insanlar neden kürtaja başvurur
- why do people choose abortion
- zorunlu neden
- (Politika, Siyaset,Ticaret) force majeure
- neden göstermek
- rationalize
- neden ol
- cause to
It could cause too many problems.
- O, birçok sorunlara neden olabilir.
Tampons can cause toxic shock syndrome.
- Tamponlar toksik şok sendromuna neden olabilir.
- neden ol
- {f} causing
Do you know what's causing the problem?
- Soruna neyin neden olduğunu biliyor musun?
Your work has been causing a lot of complaints from customers; I'm ordering you to leave immediately. Oh, up yours! I didn't want to work here in the first place.
- Çalışman müşterilerin birçok şikayetine neden oluyordu.; Buradan hemen ayrılmanı emrediyorum. Defol git ha! Ben zaten burada çalışmak istemedim
- neden ol
- cause to be
- neden olmak
- let sb in for
- neden olmak
- bring sth on
- neden olmak
- contribute
- neden olmak
- bring sth about
- neden ol
- bring#about
- neden olmasın
- why not
Are you sure? Why not?
- Emin misin? Neden olmasın?
Why not? She is just twenty years older than me.
- Neden olmasın? O benden sadece 20 yaş büyük.
- nedenler
- causes
He died of natural causes.
- O, doğal nedenlerden öldü.
Tom died of natural causes.
- Tom doğal nedenlerle öldü.
- adet kanamasına neden olan
- (Tıp) emmenagogic
- adil neden
- (Ticaret) just cause
- amiplerin neden olduğu
- amoebic [Brit.]
- amiplerin neden olduğu
- amebic
- anarşiye neden olan
- anarchical
- anarşiye neden olan
- anarchic
- anlaşmazlığa neden olan
- controversial
- asıl neden
- mainspring
- bana iyi bir neden göster
- give me one good reason
- baş neden
- mainspring
- bilinmeyen neden
- (Bilgisayar) unknown cause
- büyük kavgaya neden olmak
- make the feather fly
- dava hakkı veren neden
- cause of action
- deflasyona neden olan
- deflationary
- doğuma neden olan
- inductive
- enflasyona neden olan
- inflationary
- ereksel neden phil
- final cause
- etkileyici neden
- efficient cause
- etkili neden
- (Pisikoloji, Ruhbilim) efficient cause
- evet neden olmasın
- yes why not
- felâketine neden olmak
- bring to grief
- gerekli neden
- (Tıp) necessary cause
- geç kalmasına neden olmak
- cause to be late
- geçerli neden
- (Ticaret) just cause
- gülerek neden olmak
- laugh
- hafifletici neden
- (Hukuk) matter in mitigation
- haklı neden
- warrant
We agreed that his actions were warranted.
- Onun eylemlerinin haklı neden olduğunu kabul ettik.
- haklı neden
- warranty
- haklı neden
- justification
- haklı neden ileri sürmek
- show cause
- harekete geçiren neden
- (Hukuk) casus foederis
- hayal kırıklığına neden olan şey
- disappointment
- haşaratın neden olduğu
- verminous
- ilk neden
- first cause
- insan bağışıklık sistemi yetersiliğine neden olan virus (hiv virusu -AIDS)
- (Askeri) human immuno-deficiency virus
- kansere neden olan madde veya etmen
- carcinogen
- karışıklığa neden olmak
- cause a disturbance
- krampa neden olmak
- cramp
- kıyametin kopmasına neden olmak
- make the feather fly
- makul neden
- reasonable cause
- neden ol
- engender
- neden ol
- causeto
- neden olmak
- make
- neden olmasın
- why not?
- nedenler
- reasoning
- pamukçuğa neden olan
- cankerous
- sorunlara neden olmak
- (Hukuk) to cause a disadvantage
- suç işlemesine neden olmak
- criminalize
- tepkiye neden olmak
- elicit
- tetikleyici neden
- (Pisikoloji, Ruhbilim) precipitating cause
- trişinlerin neden olduğu hastalık
- trichinosis
- tutulmasına neden olmak
- eclipse
- uçak kazasına neden olduğuna inanılan minik cin
- gremlin
- verilen neden yok
- (Bilgisayar) no reason given
- yangının neden olduğu fırtına
- firestorm
- zehirlenmeye neden olan mikrop
- salmonella
- zorlayıcı neden
- vis major
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyemia
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyaemia [Brit.]
- önyargılı davranmasına neden olmak
- bias
- önyargılı olmasına neden olmak
- prejudice
- ümidini yitirmesine neden olmak
- drive smb. to despair