Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Gerekenden daha fazla para harcamamaya çalışın.
- Try not to spend more money than is necessary.
Gerekeni yapacağını biliyorum.
- I know you'll do what's necessary.
Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
- It is necessary that every member observe these rules.
Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
- I find it necessary to be able to say what I feel.
Bütün üyelerin bu kurallara uyması zorunludur.
- It's necessary for all members to follow these rules.
Nancy'nin toplantıya katılması zorunludur.
- It is necessary that Nancy attend the meeting.
Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
- I find it necessary to be able to say what I feel.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Harici düşmanları yenmek yetmez, dahili düşmanları da imha etmek lazımdır.
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
Onun lazım olacağını sanmıyorum.
- I don't think that'll be necessary.
Kesinlikle çaresiz olmasaydım senden gelmeni istemezdim.
- I wouldn't have asked you to come if I weren't absolutely necessary.
Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
- In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.
Onun bir doktorla görüşmesi gerekmektedir.
- It is necessary that she see a doctor.
Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.
- Things that you see with your eyes are not necessarily true.
Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.
- Delicious looking food doesn't necessarily taste good.
Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.
- Soccer is not necessarily confined to men.
İster istemez çevirilere güvenmiyorum.
- I don't necessarily trust translations.
İster istemez kolay olmayacak.
- It won't necessarily be easy.
Hava durumu tahmini mutlaka güvenilir değildir.
- The weather forecast is not necessarily reliable.
Bu cevap mutlaka yanlış olmayabilir.
- This answer may not necessarily be wrong.
Tom ille de oraya tek başına gitmek zorunda değil.
- Tom doesn't necessarily have to go there by himself.
Başarı ölçüsü ille de para değildir.
- The measure of success is not necessarily money.
Başarı ölçüsü ille de para değildir.
- The measure of success is not necessarily money.
Yalan söyleme ille de doğruyu söyle anlamına gelmez.
- Don't lie doesn't necessarily means tell the truth.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.
- You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation.
O toplantıya gitmemiz gerekli olmayabilir.
- It may not be necessary for us to go to that meeting.
Gerçekten onun gerekli olacağını düşünmüyorum.
- I really don't think that'll be necessary.
Tom, eğer gerekirse onun için bir harta çizeceğini söyledi.
- Tom said he would draw a map for her if necessary.
Gerekirse, yakında gelirim.
- If necessary, I will come soon.
Mechanically he returned home, gathered together a few small necessaries and special treasures he was fond of, and put them in a satchel; acting with slow deliberation, moving about the room like a sleep-walker; listening ever with parted lips.
... But it's being done without the necessary, in my view, ...
... Supernovas are absolutely necessary for us to be here. ...