Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.
- Things that you see with your eyes are not necessarily true.
Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
- I can't necessarily agree with you on that point.
Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.
- Soccer is not necessarily confined to men.
İster istemez kolay olmayacak.
- It won't necessarily be easy.
İster istemez çevirilere güvenmiyorum.
- I don't necessarily trust translations.
Başarı ölçüsü ille de para değildir.
- The measure of success is not necessarily money.
Yalan söyleme ille de doğruyu söyle anlamına gelmez.
- Don't lie doesn't necessarily means tell the truth.
Oraya mutlaka kendin gitmek zorunda değilsin.
- You do not necessarily have to go there yourself.
Hava durumu tahmini mutlaka güvenilir değildir.
- The weather forecast is not necessarily reliable.
Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.
- You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
Başarı ölçüsü ille de para değildir.
- The measure of success is not necessarily money.
Tom ille de oraya tek başına gitmek zorunda değil.
- Tom doesn't necessarily have to go there by himself.
Gerekenden daha fazla para harcamamaya çalışın.
- Try not to spend more money than is necessary.
Gerekeni yapacağını biliyorum.
- I know you'll do what's necessary.
Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
- I find it necessary to be able to say what I feel.
Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
- It is necessary that every member observe these rules.
Bütün üyelerin bu kurallara uyması zorunludur.
- It's necessary for all members to follow these rules.
Nancy'nin toplantıya katılması zorunludur.
- It is necessary that Nancy attend the meeting.
Onun lazım olacağını sanmıyorum.
- I don't think that'll be necessary.
Harici düşmanları yenmek yetmez, dahili düşmanları da imha etmek lazımdır.
- It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
- In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.
Onun bir doktorla görüşmesi gerekmektedir.
- It is necessary that she see a doctor.
Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
- It is necessary that every member observe these rules.
Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.
- I find it necessary to be able to say what I feel.
Kesinlikle çaresiz olmasaydım senden gelmeni istemezdim.
- I wouldn't have asked you to come if I weren't absolutely necessary.
Adult immigrants must perforce learn some English, and their children are likely to become English monolinguals.
... nonprofit, you don't necessarily have these skills. ...
... necessarily taking legal liability. ...