I tried to cheer her up, but she did nothing but cry.
- Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
Tom tried to cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirmeye çalıştı.
Tom found the experience exhilarating.
- Tom deneyimi neşelendirici buldu.
Tom took an exhilarating walk round the lake.
- Tom gölün etrafında neşelendirici bir yürüyüş yaptı.