naheliegend

listen to the pronunciation of naheliegend
Deutsch - Türkisch
akla yakın
{'na: ıli: gınt} akla yakın, anlaşılması kolay
Englisch - Türkisch

Definition von naheliegend im Englisch Türkisch wörterbuch

obvious
{s} besbelli

Onun midesinin niçin ağrıdığı besbelli. - It's obvious why his stomach hurts.

Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor. - Tom wants to help, but obviously can't.

obvious
{s} açık

Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip. - This drink's flavor is obviously that of tea.

Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur. - Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.

obvious
vazıh
obvious
gün gibi ortada
obvious
bedihi
obvious
obviously açıkça
obvious
gün gibi açık
obvious
celi
obvious
gözle görünen
obvious
belli

Belli ki yalan söylüyor. - Obviously, he is lying.

Onun suça karıştığı belliydi. - Her implication in the crime was obvious.

obvious
apaçık

Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı. - We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.

Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır. - In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.

obvious
{s} belli, açık, apaçık, aşikâr
obvious
obviousness aşikârlık
obvious
açıklık
obvious
{s} ortada

Tom ve Mary'nin birbirlerinden hoşlandığı ortada. - It's obvious Tom and Mary like each other.

Hatalı olduğun ortada. - It's obvious that you're wrong.

Deutsch - Englisch