People rarely come to see you once you are retired.
- Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
Can you obtain this rare book for me?
- Benim için bu nadir kitabı bulabilir misin?
We were faced with an unusual situation because of the accident.
- Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.
It's not at all uncommon. In fact, it's very common.
- Bu hiç nadir değil. Aslında o çok yaygın.
It's not all that uncommon.
- Bu o kadar nadir değil.
I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it.
- Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.
Although she lives nearby, I rarely see her.
- Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
People rarely come to see you once you are retired.
- Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
The nadir of the sun is the axis of the shadow projected by the Earth.