He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.
A dog seldom bites unless it is attacked.
- Saldırılmadığı sürece bir köpek nadiren ısırır.
I rarely listen to the radio.
- Nadiren radyo dinlerim.
People rarely come to see you once you are retired.
- Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain.
- Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.
I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it.
- Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.
Tom hardly ever asks questions.
- Tom nadiren soru sorar.
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
He seldom, if ever, reads a book.
- Nadiren, kırk yılda bir, bir kitap okur.
I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it.
- Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.