nâzi̇k

listen to the pronunciation of nâzi̇k
Türkisch - Englisch

Definition von nâzi̇k im Türkisch Englisch wörterbuch

nazik
courteous

Tom told me that he thought Mary was courteous. - Tom bana Mary'nin nazik olduğunu düşündüğünü söyledi.

Tom said that Mary was courteous. - Tom, Mary'nin nazik olduğunu söyledi.

nazik
polite

She wasn't polite to him. - O ona karşı nazik değildi.

Be polite to your parents. - Ebeveynlerinize karşı nazik olun.

nazik
gentle

A gentle wind was blowing. - Nazik bir rüzgar esiyordu.

She has a gentle heart. - Onun nazik bir kalbi vardı.

nazik
kind

I spoke to him kindly so as not to frighten him. - Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.

He was kind enough to take him to the shop. - O, onu mağazaya götürecek kadar nazikti.

nazik bir şekilde
gently
nazik
sociable
nazik
attentive

She is very attentive to her grandmother. - Büyük annesine karşı çok naziktir.

nazik
tense
nazik
diplomatic
nazik
gracious

The queen was gracious enough to invite us. - Kraliçe bizi davet etmek için yeterince nazikti.

She is a most gracious neighbor. - O, son derece nazik bir komşudur.

nazik
courtly
nazik
genial
nazik
masterliness
nazik
hooly
nazik
polished
nazik
delicate
nazik
friendly
nazik
precarious
nazik
parliamentary
nazik
tender

The rough material hurt the child's tender skin. - Kaba kumaş çocuğun nazik cildini incitti.

Berg explained to Vera, with a tender smile, that love came from the sky and did not belong to the earth. - Berg sevginin gökyüzünden geldiğini ve yeryüzüne ait olmadığını nazik bir gülümsemeyle Vera'ya açıkladı.

nazik
agreeable
nazik
well-disposed
nazik
queasy
nazik
silken
nazik
mild
nazik
touchy
nazik
suave
nazik
thought

Tom told me that he thought Mary was courteous. - Tom bana Mary'nin nazik olduğunu düşündüğünü söyledi.

The old man stroked his beard thoughtfully. - Yaşlı adam nazik bir şekilde sakalını sıvazladı.

nazik
elegant
nazik
touchandgo
nazik
gaiiant
nazik
easy-going

My father was a gentle, easy-going person. - Babam nazik ve uyumlu bir insandı.

nazik
lily
nazik
ladylike
nazik
debonnaire
nazik
tactful

He made his suggestion very tactfully. - Önerisini çok nazik biçimde yaptı.

nazik
gentler
nazik
unconcernedness
nazik
nice

You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much. - Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.

It was very kind of you to give me a nice gift. - Bana güzel bir hediye verdiğiniz için çok naziktiniz.

nazik
gentil
nazik
thoughtful

It is thoughtful of you to remind me of my promise. - Sözümü bana hatırlattığınız için çok naziksiniz.

He's a kind and thoughtful man. - O, nazik ve düşünceli bir adamdır.

nazik
soft
nazik
civil-spoken
nazik
tickly
nazik
ticklish
nazik
tricky
nazik
sweet

That's really sweet of you. - Gerçekten naziksiniz.

She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile. - O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.

nazik
sweet-natured
nazik
lenient

Tom was lenient and kind, but decisive. - Tom, hoşgörülü ve nazik, ama kararlıydı.

nazik
quiet

Tom was quiet, polite and respectful. - Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.

nazik
urbane
nazik
kid-glove
nazik
complaisant
nazik
brittle
nazik
chivalric
nazik
fair
nazik
considerate
nazik
civil

It was civil of him to offer his seat to the old man. - Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.

nazik
eggshell
nazik
affable
nazik
distingue
nazik
decent

You've been really decent to me. - Sen bana karşı gerçekten naziktin.

Tom is a good and decent person. - Tom iyi ve nazik bir insandır.

nazik
debonair
nazik
trickish
nazik
of delicate build, delicate-looking (person); fragile, delicate (thing)
nazik
polite, courteous
nazik
(iş) tricky
nazik
obliging
nazik
delicate (situation, task)
nazik
dainty
nazik
debonaire
nazik
polite, kind, courteous, graceful, genial, gentle, civil, gracious; delicate, fragile, brittle
nazik
exquisite
nazik
civil spoken
nazik
genteel
nazik
civilized
nazik
douce
nazik (durum)
delicate
nazik (mesele)
ticklish
nazik bir durumda olmak
hang in the balance
nazik bir şekilde
sociably
nazik bir şekilde
courteously
nazik bir şekilde
thoughtfully
nazik mesele
tickler
nazik nokta
critical point
nazik olmayan
indelicate
nazik ve çok anlayışlı
tactful
nazik durum
juncture
nazik konu
critical issue
nazik konuya dokunmak
skate on thin ice
nazik konuşan
fair spoken
nazik
fair spoken
nazik
sugary
nazik
fragile
nazik
graceful
nazik
courteously
sevimli; nazik
cute, nice
fazlasıyla nazik
ceremonious
nazik
{s} mannerly
nazik
well disposed
nazik
sweet natured
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) f. Nezaketli. Terbiyeli. Zarif. İnce, dayanıksız
(Osmanlı Dönemi) Ehemmiyet verilmesi icab eden
(Osmanlı Dönemi) Tehlikeli husus
nazik
Başkalarına karşı saygılı davranan. İnce yapılı, narin: "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler."- S. F. Abasıyanık. Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen. Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik: "Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır."- A. Ş. Hisar
nazik
İnce yapılı, narin
nazik
Dikkat isteyen, özen gerektiren
nazik
Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik
nazik
Başkalarına karşı saygılı davranan
nazik
(Osmanlı Dönemi) nezâketli, terbiyeli, zarif, ince, dayanıksız; ehemmiyet verilmesi gereken; tehlikeli husus
nazik
Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen
Nazik
(Adlar, İsimler) gültekin