Tom told me that he thought Mary was courteous.
- Tom bana Mary'nin nazik olduğunu düşündüğünü söyledi.
Tom said that Mary was courteous.
- Tom, Mary'nin nazik olduğunu söyledi.
She wasn't polite to him.
- O ona karşı nazik değildi.
Be polite to your parents.
- Ebeveynlerinize karşı nazik olun.
A gentle wind was blowing.
- Nazik bir rüzgar esiyordu.
She has a gentle heart.
- Onun nazik bir kalbi vardı.
I spoke to him kindly so as not to frighten him.
- Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
He was kind enough to take him to the shop.
- O, onu mağazaya götürecek kadar nazikti.
She is very attentive to her grandmother.
- Büyük annesine karşı çok naziktir.
The queen was gracious enough to invite us.
- Kraliçe bizi davet etmek için yeterince nazikti.
She is a most gracious neighbor.
- O, son derece nazik bir komşudur.
The rough material hurt the child's tender skin.
- Kaba kumaş çocuğun nazik cildini incitti.
Berg explained to Vera, with a tender smile, that love came from the sky and did not belong to the earth.
- Berg sevginin gökyüzünden geldiğini ve yeryüzüne ait olmadığını nazik bir gülümsemeyle Vera'ya açıkladı.
Tom told me that he thought Mary was courteous.
- Tom bana Mary'nin nazik olduğunu düşündüğünü söyledi.
The old man stroked his beard thoughtfully.
- Yaşlı adam nazik bir şekilde sakalını sıvazladı.
My father was a gentle, easy-going person.
- Babam nazik ve uyumlu bir insandı.
He made his suggestion very tactfully.
- Önerisini çok nazik biçimde yaptı.
You were so nice to me, and I had a really pleasant trip. Thanks so much.
- Bana karşı çok naziktin, ve ben gerçekten hoş bir yolculuk yaptım. Çok teşekkür ederim.
It was very kind of you to give me a nice gift.
- Bana güzel bir hediye verdiğiniz için çok naziktiniz.
It is thoughtful of you to remind me of my promise.
- Sözümü bana hatırlattığınız için çok naziksiniz.
He's a kind and thoughtful man.
- O, nazik ve düşünceli bir adamdır.
That's really sweet of you.
- Gerçekten naziksiniz.
She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
Tom was lenient and kind, but decisive.
- Tom, hoşgörülü ve nazik, ama kararlıydı.
Tom was quiet, polite and respectful.
- Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.
It was civil of him to offer his seat to the old man.
- Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.
You've been really decent to me.
- Sen bana karşı gerçekten naziktin.
Tom is a good and decent person.
- Tom iyi ve nazik bir insandır.