Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
Koyunu sığıra tercih ederim.
- I prefer mutton to beef.
Tom'un bir kulağı sağır.
- Tom is deaf in one ear.
Tom sol kulağından sağırdır.
- Tom is deaf in the left ear.
O dönemde işitme engelliler için okul yoktu.
- No schools for the deaf existed in that era.
Bazı işitme engelli insanlar işaret dili kullanmamayı seçiyor.
- Some deaf people choose not to use sign language.
The oil he sprayed on his customers was derived from the oil glands of mutton birds hunted in the islands of the Bass Strait by the descendants of nineteenth-century sailors and the Tasmanian Aboriginal women they had kidnapped.
The teacher was trying to appeal to her students by wearing a short skirt and strappy top. In reality, she just looked like mutton dressed as lamb.