While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
The greatest happiness lies in freedom.
- En büyük mutluluk, özgürlükte yatar.
Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
Happiness is more important than wealth.
- Mutluluk zenginlikten daha önemlidir.
The bliss was often interrupted by anxiety.
- Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.
If ignorance is bliss, there should be more happy people.
- Cehalet mutluluksa, daha fazla mutlu insanlar olmalı.
Neither joy nor sorrow can last forever.
- Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
- O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
I'm happy to see you.
- Seni gördüğüme mutluyum.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
Merry Christmas and a happy New Year to everyone.
- Herkese Mutlu Noeller ve mutlu bir Yeni Yıl.
Good morning, sir! A merry Christmas to you!
- Günaydın efendim! Size Mutlu Noeller!
They were delighted at the good news.
- İyi habere mutlu oldular.
The speech made by the president yesterday delighted his supporters.
- Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.
No matter how rich he may be, he is never contented.
- Ne kadar zengin olursa olsun, o asla mutlu değil.
It is true that he is poor, but he is contented.
- Fakir biri olduğu doğrudur, ama o mutludur.
I saw a joyful smile on his face.
- Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
Tom is blissfully happy.
- Tom keyifli şekilde mutlu.
The more leisure he has, the happier he is.
- Ne kadar boş vakit bulursa o kadar mutlu olur.
She's much happier than him.
- O ondan çok daha mutludur.
I'm glad to hear that she is unmarried.
- Onun bekar olduğunu duymaktan dolayı mutluyum.
He would be glad to hear that.
- O, onu duymaktan mutlu olurdu.
I am delighted at your success.
- Ben başarınızdan mutluluk duyuyorum.
They were delighted at the good news.
- İyi habere mutlu oldular.
You look happy, so bright and early.
- Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
There's no use crying and complaining. Try to be content with what you have.
- Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın.
Tom seemed to be contented.
- Tom mutlu görünüyordu.
Tom was stunned, but elated.
- Tom sersemlemiş ama mutluydu.