We'd be absolutely thrilled if that happened.
- O olsaydı mutlaka heyecanlanırdık.
Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
- Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
This answer may not necessarily be wrong.
- Bu cevap mutlaka yanlış olmayabilir.
You do not necessarily have to go there yourself.
- Oraya mutlaka kendin gitmek zorunda değilsin.
Come to the office tomorrow morning without fail.
- Yarın sabah mutlaka ofise gel.
You must hand in your homework by Thursday without fail.
- Ev ödevini Perşembeye kadar mutlaka teslim etmelisin.
You must hand in your homework by Thursday without fail.
- Ev ödevini Perşembeye kadar mutlaka teslim etmelisin.
I will come tomorrow without fail.
- Yarın mutlaka geleceğim.
Be sure to come at 3.
- Saat üçte mutlaka gel.
Be sure to come here by five.
- Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
With a good trainer, the swimmer is bound to win.
- İyi bir antrenörle, yüzücü mutlaka kazanır.
The roof is really in need of repair.
- Çatı mutlaka tamir edilmeli.
You really should eat before you leave.
- Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın.