Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
- Most Japanese drink water from the tap.
Çoğu çocuk okuldan nefret eder.
- Most children hate school.
O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
- If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
O, son derece nazik bir komşudur.
- She is a most gracious neighbor.
Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
- Windows is the most used operating system in the world.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Birçoğu okuyamıyordu ya da yazamıyordu.
- Most were unable to read or write.
Bugün pek çok okul kapalı.
- Most schools are closed today.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Çoğu takımyıldızı adlarını verdikleri yaratıklara ve karakterlere benzemez.
- Most constellations don't really resemble the creatures or characters they are named after.
O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.
- He can only pay twenty dollars at most.
Onun en fazla 100 doları var.
- He has at most 100 dollars.
Ağrı çoğunlukla geçti.
- The pain has mostly gone away.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Londra'da birçok güzel park vardır.
- There are many beautiful parks in London.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Bilgisayarlar hakkında çok fazla şey bilmiyorum.
- I don't know much about computers.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Bugün, çok fazla ödevim var.
- I have too much homework today.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- He has many enemies in the political world.
Günümüzde bir oğlan 18 yaşına kadar bekaretini kaybetmezse, o büyük olasılıkla travmalı olacaktır.
- Nowadays, if a boy doesn't lose his virginity by the age of 18, he'll most likely be traumatised.
O, büyük olasılıkla başaracak.
- He's the most likely to succeed.
Ben bilhassa onu özlüyorum.
- I long for that most of all.
Bilhassa matematikten nefret ediyorum.
- I hate math most of all.
Sigara içen insanların sayısı artıyor, bu yüzden kanser yakında ölümün en yaygın nedeni olacak.
- The number of people who smoke is increasing, so cancer will soon be the most common cause of death.
Dünyadaki en yaygın isim Muhammed'dir.
- The most common first name in the world is Mohammed.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
- In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
- Tom is the most evil person I have ever met.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, she'll come.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, he'll come.
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
- Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
Bugüne kadar icat edilmiş en önemli araç nedir?
- What is the most important tool ever invented?
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
Ben büyük ihtimalle kazanacağım.
- I'll most likely win.
Hangi takım büyük ihtimalle şampiyonluğu kazanacak?
- Which team is the most likely to win the championship?
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Akvaryumda bir hayli nadir balık var.
- There are many rare fish at the aquarium.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received a good many letters this morning.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.
- This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen.
Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
- It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.
- It will not make much difference whether you go today or tomorrow.
Birçoğumuz yorgunduk.
- Many of us were tired.
Birçoğu sömürgeciliğin egemenliği altında uzun bir süre baskı ve sefaletten çekmiştir.
- Many have suffered oppression and misery for a long period of time under the rule of colonialism.
Kaç tane çocuğun var?
- How many kids do you have?
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır?
- How much time, more or less, does it take to walk from here to the town hall?
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Oyuncuların çoğu grip yüzünden keyifsiz oldukları için koç oyunu iptal etti.
- The coach called off the game because many of the players were down with the flu.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Köpeğimi günde kaç kez beslemeliyim?
- How many times a day should I feed my dog?
Ağrı çoğunlukla geçti.
- The pain has mostly gone away.
Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.
- The audience was mostly businessmen.
Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
- Mac is my friend. He likes dogs very much.
Ben köpekleri çok severim.
- I like dogs very much.
Hasta dünkü durumuyla hemen hemen aynı.
- The patient is much the same as yesterday.
Bütün bilmen gereken hemen hemen bu.
- That's pretty much all you need to know.
Aktör oyunun büyük bölümünde sahnedeydi.
- The actor was on the stage for most of the play.
Burada iklim yılın büyük bölümünde sıcaktır.
- The climate here is warm for most of the year.
Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.
- In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
The most I can offer for the house is $150,000.
This is a most unusual specimen.
Most want the best for their children.
This is the most important example.
The majority of them are decent people.
- Most of them are decent people.
Get that done most rikki-tik.
Then Christian heads Quinn off at the pass with a most muscular.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
They're mostly good people, although they have made a few mistakes.
She was to be their chosen visitor, she was to be for weeks under the same roof with the person whose society she mostly prized !.
There wasn't much people about that day.
From those to whom much has been given much is expected.
I don't have much money.
Does he get drunk much?.
... And I notice his most recent album is available there. ...
... And today it is the most popular ...