Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.
- We've got a lot more than just biceps in our arms, Per.
Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır.
- A bat is no more a bird than a rat is.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Maymunlar niçin diğer hayvanlardan daha çok evrim geçirdi?
- Why have the apes evolved more than other animals?
Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
- In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.
Tom daha yardımsever olamazdı.
- Tom couldn't have been more helpful.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
- You must be more careful to avoid making a gross mistake.
Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.
- Tom kept getting more and more confused.
Artık düşünmeye devam etmek işe yaramaz.
- It's useless to keep on thinking any more.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
İnsan oğlu hayvanlardan çok daha fazla şey başardı.
- Human beings have achieved a lot more than animals.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
- That's nothing more than greenwashing.
Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more you can do for me.
Utanma. Telaffuzun az çok doğru.
- Do not be shy. Your pronunciation is more or less correct.
Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
- Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more ways to do this than I can count.
When it comes to parties, the more, the merrier.
... All: AND MANY MORE... ...
... a thousand more things than we could do previously. ...