O, ondan iki yaş daha gençtir.
- She's two years younger than him.
Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
- The younger generation looks at things differently.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.