O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
- Take things a little more seriously.
Biraz daha biber ekle.
- Add a little more pepper.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim.
- I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
300,000'den daha fazla kişi Kanada Günü törenine katılmak için yağmur ve soğuğa göğüs gerdiler.
- More than 30,000 people braved the rain and cold to attend the Canada Day parade.
Büyük şirketleri dava etmeyi zorlaştıran diğer önemli etkenler de faaliyetlerinin boyutları ve karmaşıklığıdır.
- Other factors of importance, which make litigation of large corporations more difficult, are the size and complexity of their activities.
Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar.
- Blondes earn 7% more than women with any other hair color.
Mary annesine daha sık yardım edeceğine söz verdi.
- Mary promised her mother that she would help her more often.
Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.
- Tom certainly helped make our party more fun.
Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
- Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
Büyük bir hata yapmaktan kaçınmak için daha dikkatli olmalısın.
- You must be more careful to avoid making a gross mistake.
Tom'un gittikçe daha çok kafası karışmaya devam etti.
- Tom kept getting more and more confused.
Burada devam eden göründüğünden daha fazlası var.
- There's more going on here than meets the eye.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
Aç gözlü insanlar her zaman daha fazla şey ister.
- Greedy people always want more stuff.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.
Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more you can do for me.
O az çok benim yaşımda.
- She's more or less my age.
Onun sorunlarını az çok anlıyor.
- He understands her problems more or less.
There's more caffeine in my coffee than in the coffee you get in most places.
There are more ways to do this than I can count.
When it comes to parties, the more, the merrier.
... michelle's what's more partnership with schools businesses ...
... We also have 50 percent of doctors who say they won't take more Medicare patients. This ...