Onun ahlakı esnektir.
- Her morality is flexible.
Merhamet tüm ahlakın temelini oluşturmaktadır.
- Compassion is the basis of all morality.
Fazilet onun kendi mükafatıdır.
- Virtue is its own reward.
O yapacak ahlaki bir şeydi.
- It was the moral thing to do.
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Tom manevi destek kullanabildi.
- Tom could use the moral support.
Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.
- Patience is a virtue that I can't afford.
Tom'un ahlaki değerleri yok.
- Tom has no moral values.
Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
- Moral values are important in society.
O, ahlaksızlığı erdemden ayıramayacak kadar çok üzgündü.
- He was too upset to distinguish vice from virtue.
Kahramanlık büyük bir erdemdir.
- Bravery is a great virtue.
Tom'un ahlaki değerleri yok.
- Tom has no moral values.
O hiçbir ahlaki değere sahip değil.
- He has no moral values.
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
Hikayenin dersi nedir?
- What is the moral of the story?
İyi bir kişi erdemli bir kişidir.
- A good person is a moral person.
Bu hikayeden alınacak dersi anladın mı?
- Did you understand the moral of this story?
Hikayeden alınacak ders nedir?
- What's the moral of the story?
Et yemek ahlaki olarak yanlış mıdır?
- Is it morally wrong to eat meat?
Merhamet tüm ahlakın temelini oluşturmaktadır.
- Compassion is the basis of all morality.
Ahlak anlayışının seni doğru olanı yapmaktan alıkoymasına asla izin verme.
- Never let your sense of morals prevent you from doing what is right.
Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
- The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
O dürüst bir hayat yaşadı.
- He lived a moral life.
Leyla namusunu kaybetti.
- Layla lost her virtue.
Leyla'nın namusu ele geçirilemezdi.
- Layla's virtue was impregnable.
O sıkı çalışma ve iyi iş duygusundan dolayı zengin oldu.
- She became rich by virtue of hard work and good business sense.
It may be true that you cannot legislate morality, but behavior can be regulated.
Deputy District Attorney Bill Tingle called Jones the devil's right-hand man and said he should be punished for his atrocious morality..
Hume's morality which ‘implies some sentiment common to all mankind’; Kant's morality for all rational beings; Butler's morality with its presupposition of ‘uniformity of conscience’.
He smiled a little. Morality is the average conduct of the average man at a given time and place. It is based on custom and expediency..
Sir Preacher, from your desk you mumble?.
Robinson sums up the conclusion of the first part of his book as being that the task of the moralist is to set in their proper relation to one another the three different types of moral judgment . . . and so reveal the field of morality as a single self-coherent system.
a moral certainty.
moral judgments, a moral poem.
a moral victory, moral support.
a moral obligation.
He is in high spirits today.
- Bugün onun morali yüksek.
He was in low spirits for months after his girlfriend left him.
- Kız arkadaşı terk ettikten sonra aylarca morali bozuk gezdi.
The Morales are in the living room.
- Morales oturma odasında.
Their morale is high.
- Onların morali yüksek.