Zamanla insanların kitaplar gibi olduğunu anlıyorsun. Bazıları kapağı ile seni yanıltır başkaları içeriği ile seni şaşırtır.
- Mit der Zeit merkst du, dass Menschen wie Bücher sind. Einige täuschen dich mit dem Umschlag und andere überraschen dich mit ihrem Inhalt.
Size yarına kadar müddet veriyorum.
- Ich gebe Ihnen bis morgen Zeit.
Bunu bitirmek için ne kadar zamanımız var?
- Wie viel Zeit haben wir, um das fertig zu machen?
Kitap okumak için zamanım yok.
- Ich habe keine Zeit, Bücher zu lesen.
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
- Er wird morgen zu dieser Zeit mit ihr das Abendessen essen.
Kızınla vakit geçirip sohbet etmelisin.
- Du solltest Zeit mit deiner Tochter verbringen und dich mit ihr unterhalten.
Kitap okumak için zamanım yok.
- Ich habe keine Zeit, Bücher zu lesen.
Tüm bu zamanda ne yaptın ki sen!
- Was hast du denn die ganze Zeit gemacht!
she will get well over time - zaman içerisinde iyileşecek.
Deneyim zamanla kazanılır.
- Experience is acquired with time.
Şimdi üzgünsün ama zamanla bunu atlatacaksın.
- You're sad now but, with time, you'll get over it.
At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other.
- Zuerst waren wir überhaupt nicht vertraut miteinander. Mit der Zeit lernten wir einander kennen.
Languages change over time.
- Sprachen verändern sich mit der Zeit.