Definition von missing im Englisch Türkisch wörterbuch
- {i} özlem
Herhangi birini özlemiyor musun?
- Aren't you missing anyone?
Bir şey özlemiyor musun?
- Aren't you missing something?
- özleme
- noksan
- {s} eksik
Benim çantalardan biri eksik.
- One of my bags is missing.
Heykelin kafası eksik.
- The statue is missing its head.
- {s} kayıp
Babanın kayıp olduğunu bildirdin mi?
- Have you reported that your father is missing?
O, kayıp olarak kabul ediliyor.
- He is regarded as missing.
- (Bilgisayar) yok
- (Askeri) kaybolan
Sonunda kaybolan erkek kardeşini buldu.
- He found his missing brother at last.
- namevcut
- taşan
- eksik kalan
- bulunmayan
- özleyerek
- gaip
- yitik
- {f} özle
Herhangi birini özlemiyor musun?
- Aren't you missing anyone?
Sanırım hepimizin özlediği bir şey var.
- I think there's something we're all missing.
- eksik,n.kayıp: v.özle: prep.özleyerek
- {s} eksik, olmayan, kayıp: There is a page missing. Bir sayfa eksik
- There is a page missing bir sayfa eksik
- missinglinklink the missing savaşta kayıp askerler
- miss özle/farket/kaçır
- {i} kaçırma
Treni kaçırmayı riske atmak istemedim, bu yüzden istasyona bir saat önce geldim.
- I didn't want to risk missing the train, so I arrived at the station an hour early.
Bir tek kelime kaçırmadan büyük bir dikkatle dinledik.
- We listened with great care, not missing a single word.
- olmayan
Bu dramada bir şey eksik.O gerçek derinliği olmayan basit ikaz edici bir masal.
- This drama is missing something. All it is is a simple cautionary tale with no real depth.
- eksik, atlanmış
- (Askeri) KAYIP, KAYBOLAN, KAYBOLMUŞ, EKSİK: Nerede bulundukları bilinmeyen fakat, muharebede kaybolmadıkları veya geriye tahliye edilmedikleri malum olan personel. Ayrıca bakınız: "battle casualties" ve "nonbattle casualties"
- eksikleri
- miss
- kaçırmak
Uçağı kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss the plane.
Ben uçuşumu kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss my flight.
- miss
- özlemek
Seni özlemek istemiyorum.
- I don't want to miss you.
- miss
- ıska geçmek
- miss
- evli olmayan bayan
- Miss
- {i} ıska
Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.
- He shot at the bird, but missed it.
Tom'un atışı hedefi iki fitle ıskaladı.
- Tom's shot missed the target by two feet.
- missing if
- (Bilgisayar) eğer eksik
- missing part
- kayıp parça
- missing persons
- kayıp kişiler
- missing document
- kayıp belge
- missing link
- noksan halka
- missing link
- savaşta kayıp asker
- missing piece
- parça eksik
- missing a target
- hedefi vuramama
- missing an end if function
- (Bilgisayar) son eğer işlevi eksik
- missing arg
- (Bilgisayar) bağımsız değişkeni eksik
- missing cache program
- (Bilgisayar) eksik önbellek programı
- missing close brace
- (Bilgisayar) eksik kapatma parantezi
- missing document font
- (Bilgisayar) eksik belge yazıtipi
- missing face name
- (Bilgisayar) eksik yüz adı
- missing filter detector
- eksik filtre detektörü
- missing foil
- eksik folyo
- missing font
- (Bilgisayar) eksik yazı tipi
- missing in action
- (Askeri) MUHAREBEDE KAYBOLAN, MUHAREBEDE KAYBOLMUŞ, KAYIP VEYA ESİR: Düşmanla muharebeye katıldıkları farz edilebilen; fakat nerede oldukları, akıbetlerinin ne olduğu kesin olarak bilinmeyen kimseler. Düşman eline düştüğü bilinen veya sanılan bütün personel bu sınıfa dahil edilir. Ayrıca bakınız: "battle casualties"
- missing in action
- (Askeri) çatışma kaybı
- missing in action
- (Askeri) muharebede kaybolan
- missing in action
- (Askeri) muharabede kaybolmuş
- missing in action
- (Askeri) muharebede kaybolmuş
- missing in action
- (Askeri) kayıp veya esir
- missing label
- eksik etiket
- missing line
- (Bilgisayar) eksik satır
- missing loop
- (Bilgisayar) döngü eksik
- missing movement
- (Askeri) KAÇIRMA: Askeri ceza ve askeri ceza muhakemeleri usulü kanunlarına tabi bir şahsın; bir gemi, tayyare veya birliğinin harekete geçmesi sırasında, ihmal neticesi veya kasıtlı olarak, vazifesi başında bulunmayıp bu gemi, uçak veya birliğini kaçırması
- missing next or wend
- (Bilgisayar) next veya wend eksik
- missing parameter
- (Bilgisayar) eksik parametre
- missing part
- eksik
- missing revenue
- kayıp gelir
- missing shortcut
- (Bilgisayar) eksik kısayol
- missing stamp
- eksik bandrol
- missing tag
- (Bilgisayar) eksik etiket
- missing tsr
- (Bilgisayar) eksik tsr
- missing verb
- (Bilgisayar) eksik verb
- miss
- {f} kaçırmak (fırsat)
- Miss
- {i} bayan (evlenmemiş)
- miss
- {f} aramak
Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.
- The police have given up looking for the missing child.
Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.
- All the villagers went into the mountains to look for a missing cat.
- miss
- eksik olmak
- miss
- gözlemek
Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
- Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- miss
- (Tekstil) atkılamak, sıçramak
- Without missing a beat
- Kendine Güvenerek, kendinden Emin Bir Şekilde
- miss
- {f} özlem duymak
- miss
- isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- miss
- vuramamak
- miss
- kavramamak
- miss
- anlamamak
- miss
- başarısızlık
Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
- That was a terrible miss! cried the commentators.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- miss
- (Konuşma Dili) göresimek
- miss
- (evlenmemiş) bayan
- miss
- duymamak
- miss
- tütmek
- miss
- ıskalama
- miss
- elinden kaçırmak
- miss
- gözünden kaçırmak
- miss
- hasretini çekmek
- miss
- vuramama
- miss
- gözden kaçırmak
Bu tür hatayı gözden kaçırmak çok kolaydır.
- It's very easy to miss this kind of mistake.
- miss
- isabet ettirememek
- miss
- isabet ettirememe
- miss
- hasret kalmak
- miss
- hedefi vuramama
- provide missing information
- eksik bilgiyi sağlamak
- miss
- hanımefendi
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
- miss
- {f} özle
Hepimiz seni özledik.
- We all have missed you.
Aşçılığını özleyeceğim.
- I'll miss your cooking.
- miss
- (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan
- miss
- ıskalamak
- miss
- bayan
Bayan Thomas bize tarih öğretiyor.
- Miss Thomas teaches us history.
Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
- Do you know how old Miss Nakano is?
- miss
- yokluğunu keşfetmek
- miss
- olmadığının farkına varmak
- miss
- yetişememek
- go missing
- Kaybolmak, ortadan yok olmak
- invalid or missing required fields
- gerekli yerler geçersiz ya da doldurulmamış
- without missing a beat
- tek bir işareti kaçırmadan
- Defense Prisoner of War (POW)/Missing Personnel (MP) Office
- (Askeri) Savunma Bakanlığı Savaş Esiri (POW)/Kayıp Personel (MP) Ofisi
- Miss
- {i} isabet etmeme
- Miss
- {i} Bayan, Matmazel, Mis (Evlenmemiş kadınların soyadından önce kullanılır.): Miss Joy Bayan Joy
- Miss
- {i} matmazel
- Miss
- {i} karavana
- Miss
- {i} kız
Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
- I really miss my girlfriend.
Anne üniversitedeki kızını özledi.
- The mother missed her daughter who was away at college.
- Miss
- {i} hanım
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
Sanırım hanıma ev almalıyım.
- I guess I should get home to the missus.
- batch file missing
- (Bilgisayar) toplu iş dosyası eksik
- comma missing
- (Bilgisayar) virgül eksik
- input missing
- (Bilgisayar) ınput eksik
- miss
- i., k.dili. genç kız
- miss
- {f} 1. isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- miss
- (Askeri) BOŞ: Hedef üzerinde olmayan vuruş veya paralanma
- miss
- görmemek
- miss
- gidememek
- miss
- ele geçirememek
- miss
- bulamamak
- miss
- yokluğunu hissetmek
- miss
- miss fire ateş almamak
- miss
- yanlışlıkla atlamak
- miss
- vuramam
- miss
- vurmamak
- miss
- isabet ettirememek veya etmemek
- my baggage is broken, and some things are missing
- bagajım kırılmış ve bazı şeyler eksik
- my suitcase is broken, and some things are missing
- valizim kırılmış ve bazı şeyler eksik
- my suitcase is broken, and some things are missing
- (fiil)lizim kırılmış ve bazı şeyler eksik
- nonbattle missing
- (Askeri) MUHAREBE DIŞI KAYIP: Bulunduğu yer ve durumu bilinmeyen; gaybubeti kendi arzusu dışında olmuş ve muharebede, izinsiz gaybubet ya da firar şeklinde görülmeyen. Bak. "nonbattle casualty"
- the missing
- savaşta kayıp askerler
- the missing link
- (deyim) bulunamayan eksik baglanti,bir problemi cozmek icin gerekli sey veya kisi
- there's a button missing
- bir düğme eksik
- what is missing
- kayıp mı
- yellow cartridge missing
- (Bilgisayar) sarı kartuş eksik