The money is a legacy from my aunt.
- Para halamdan bir mirastır.
Ronnie's music and legacy live in all of us!
- Ronnie'nin müzik ve mirası hepimizin içinde yaşıyor!
We have a rich historical heritage.
- Zengin bir tarihsel mirasımız var.
A cultural heritage is handed down to posterity.
- Kültürel miras gelecek nesillere aktarılır.
This is the cultural inheritance of independence.
- Bu, bağımsızlığın kültürel mirasıdır.
Tom only found out after his mother's death that she had gambled away his inheritance.
- Tom annesinin ölümünden sonra, ona kalacak mirası annesinin kumarda yiyip bitirdiğini öğrendi.
She inherited her mother's blue eyes.
- O, annesinin mavi gözlerini miras olarak aldı.
It's very unlikely that Tom's children inherited anything from him.
- Tom'un çocuklarının ondan bir şey miras alması çok zayıf bir olasılıktır.
According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate.
- Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.
My sixty-year-old aunt inherited the huge estate.
- Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı.