Kadınlar bir azınlık değildir.
- Women are not a minority.
Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
- A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
Tom ufak yaralar aldı.
- Tom received minor injuries.
Sergi ufak bir skandala neden oldu.
- The exhibition caused a minor scandal.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Giremezsin, çünkü sen bir küçüksün.
- Because you're a minor, you can't enter.
Denemen kötü değildi ama birkaç önemsiz ayrıntım var.
- Your essay was not bad but I have a few minor niggles.
Tom'un yaralaları önemsiz sayılır.
- Tom's injuries are considered minor.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
- You're under arrest for endangering the welfare of a minor.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.