All sorts of people live in Tokyo.
- Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
The Chinese are a friendly people.
- Çinliler cana yakın bir millettir.
He gave his life for the nation.
- Hayatını milleti için verdi.
The United Nations sent peacekeepers to Bosnia.
- Birleşmiş Milletler Bosna'ya arabulucular gönderdi.
Hang in there, folks.
- Orada bekleyin, millet.
Nothing to see here, folks. Move along.
- Burada görülecek hiçbir şey yok, millet. Devam edin.
She did it for the good of the community.
- O onu milletin iyiliği için yaptı.
The U.N. monitored the country's elections.
- Birleşmiş Milletler ülkedeki seçimleri izledi.
Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Danimarka, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre dünyanın en mutlu ülkesidir.
Are nations the last stage of evolution in human society?
- Milletler insan toplumunda son evrim aşaması mı?
I'll be right back, folks.
- Ben hemen döneceğim, millet.
My folks used to tell me stories about that.
- Benim millet bana onun hakkında hikayeler anlatırdı.
I congratulate him and Governor Palin for all they have achieved, and I look forward to working with them to renew this nation's promise in the months ahead.
- Başardıkları her şey için onu ve Vali Palin'i tebrik ediyorum ve önümüzdeki aylarda bu milletin sözünü yenilemek için onlarla çalışmaya can atıyorum.
Hey everybody, listen up!
- Hey millet, kulak verin!
Thank you very much, everybody.
- Çok teşekkür ederim, millet.
O, tavukları darıyla besledi.
- He fed the chickens millet.