Definition von miktari im Türkisch Englisch wörterbuch
- miktarı
- amount of
Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
- Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
- miktar
- number
The councilor tabled a number of controversial motions.
- Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.
Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.
- Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.
- miktar
- quantity
I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
Japan imports a large quantity of oil.
- Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.
- miktar
- amount
The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
- minimum hava miktarı
- minimum air quantity
- minimum sipariş miktarı
- (Ticaret) minimum order unit
- minumum hava miktarı
- minimum air quantity
- miktar
- {i} supply
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
- Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
- iş miktarı
- turnover
- miktar
- deal
The project requires a great deal of money.
- Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
I can get you a deal.
- Sana bir miktar alabilirim.
- miktar
- quantum
- zarar miktarı
- write off
- alacak miktarı
- amount due
- alkol miktarı
- (Kimya,Teknik) alcohol content
- avans miktarı
- advance amount
- avans miktarı
- (Bilgisayar) advance
- bulut miktarı
- (Askeri,Meteoroloji) cloud amount
- enerji miktarı
- energy amount
- faiz miktarı
- (Ticaret) rate of interest
- fatura miktarı
- (Bilgisayar) billing amount
- gider miktarı
- (Ticaret) allowance
- giren madde miktarı
- (Tıp) input
- kredi miktarı
- loan amount
- miktar
- gage
- miktar
- body
A human body consists of a countless number of cells.
- Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.
- miktar
- abundance
- miktar
- (Bilgisayar) amounts are in
- miktar
- ration
- miktar
- (Bilgisayar) qty
- miktar
- extent
I accept what you say to some extent.
- Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- miktar
- doorbell
- miktar
- quantities
Japan used to trade silk in large quantities.
- Japonya büyük miktarda ipek ticareti yapardı.
Daffodils contain a toxic alkaloid that may even be lethal when ingested in high quantities.
- Fulyalar, yüksek miktarlarda yutulduğu zaman öldürücü bile olabilen zehirli bir alkali madde içerir.
- miktar
- content
Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
- Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
- miktar
- (Kanun) bulk
- miktar
- quantite
- miktar
- yield
- miktar
- redundance
- miktar
- (Ticaret) measures
- miktar
- stock
- miktar
- level
- miktar
- (Kanun) consideration
- nem miktarı
- moisture content
- oksijen miktarı
- oxygen content
- rutubet miktarı
- (Askeri,Kimya) moisture content
- avlanan hayvan miktarı
- take
- miktar
- dose
- miktar
- lot
He kicked in a lot of money.
- O, çok miktarda para bağışladı.
Tom taught Mary a lot of useful French.
- Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- miktar
- bit
- miktar
- measure
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
- miktar
- {i} proportion
You get paid in proportion to the amount of the work you do.
- Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
- gaz miktarı
- The amount of gas
- zarar miktarı
- amount of loss
- alkol miktarı
- alcoholic strenght
- altın ihraç miktarı
- bullion point
- artış miktarı
- accrual
- azami harekat radyasyon miktarı
- (Askeri) operational exposure guide
- beklenen yok satma miktarı
- expected sell-out rate
- bildirim miktarı
- (Politika, Siyaset) reference quantity
- ceza miktarı
- (Kanun) amount of penalty
- denge miktarı
- equilibrium quantity
- dizayn sağanak miktarı
- design-storm rainfall
- doluluk miktarı
- charge
- elektrik miktarı
- quantity of electricity
- erişim kontrol listesi; müsaade edilebilir yük miktarı
- (Askeri) access control list; allowable cabin load
- gelir miktarı
- (Ticaret) size of income
- gerekli malzeme miktarı
- (Çevre) significant quantity
- giden bayt miktarı
- (Bilgisayar) outgoing bytes
- gres yağı miktarı
- quantity of grease
- hareket miktarı
- quantity of motion
- hasar miktarı
- (Sigorta) amount of damage
- hava miktarı
- air quantity
- hesaptaki para miktarı
- credit
- hizmete hazır araç miktarı
- (Askeri) vehicle availability
- içerik miktarı
- content
- kar yağışı miktarı
- snowfall
- karbon miktarı
- carbon content
- karbon miktarı ölçümüyle madde yaşının tesbiti
- carbon dating
- karma miktarı
- amount of mixing
- klor miktarı
- chlorine content
- kolektif radyasyon miktarı
- (Çevre) collective dose
- kronik maruz kalma miktarı
- (Çevre) chronic radiation dose
- kronik referans miktarı
- (Çevre) chronic reference dose
- kullanılmaz enerji miktarı
- entropy
- mahsul miktarı
- (Hukuk) yields
- malzeme miktarı
- material quantity
- mesafe düzeltme miktarı
- (Askeri) range corrector setting
- mevcut ikmal miktarı
- (Askeri) available supply rate
- miktar
- quantity, amount; extent
- miktar
- quantitative
- miktar
- sum
She deposited a large sum of money in the bank.
- O bankaya büyük miktarda bir para yatırdı.
He realized a large sum by the sale of the plantation.
- O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.
- miktar
- dosage (of a medicine)
- miktar
- quantity, amount, number
- miktar
- portion, part; group
- miktar
- quanta
- miktar
- portion
- miktar
- {i} volume
The river carries a huge volume of water.
- Nehir çok büyük miktarda su taşır.
- miktar
- smart
- nominal para miktarı
- (Ticaret) nominal quantity of money
- olumlu oy miktarı
- content
- optimum nem miktarı
- (Çevre) optimum moisture content
- patlayıcı miktarı
- blast
- piyasadaki para miktarı
- circulation
- salt okunur bellek; tahmini sipariş miktarı
- (Askeri) read-only memory; rough order of magnitude
- sediment taşınım miktarı
- sediment transport rate
- sermaye miktarı
- capitalization
- stok miktarı
- (Ticaret) amount of stock
- sızıntı miktarı
- leakage
- talep miktarı
- demand amount
- toplam sapma miktarı
- total indicator reading
- toplanan ürün miktarı
- pick
- tortu miktarı
- (Otomotiv) sludge merit
- tutulan balık miktarı
- take
- tuzluluk miktarı
- (Askeri) salinity content
- tuzluluk miktarı oranı
- (Askeri) salinity content rate
- vat miktarı
- wattage
- yağ miktarı
- fat content
- yağış miktarı
- rainfall
- yağış miktarı
- snowfall
- çekilen balık miktarı
- haul
- çektiği sıvı miktarı
- soakage
- ödeme miktarı
- disbursement
- üretim miktarı
- (ton) tonnage
- ısı miktarı
- quantity of heat