Mary restricts the amount of meat in her diet.
- Mary, diyetinde et miktarını kısıtlıyor.
You'll be paid according to the amount of work you do.
- Sana yaptığın işin miktarına göre ödeme yapılacak.
The councilor tabled a number of controversial motions.
- Meclis üyesi bir miktar tartışmalı önerge sundu.
A number of books were stolen.
- Bir miktar kitap çalındı.
However, the quantity was not correct.
- Ancak, miktar doğru değildi.
I prefer quality to quantity.
- Kaliteyi miktara tercih ederim.
The amount of smoke that comes out of an electronic cigarette isn't bad at all.
- Elektronik sigaradan çıkan duman miktarı hiç fena değil.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
- Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
The project requires a great deal of money.
- Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
I can get you a deal.
- Sana bir miktar alabilirim.
A human body consists of a countless number of cells.
- Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.
I accept what you say to some extent.
- Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
Daffodils contain a toxic alkaloid that may even be lethal when ingested in high quantities.
- Fulyalar, yüksek miktarlarda yutulduğu zaman öldürücü bile olabilen zehirli bir alkali madde içerir.
In the city, large quantities of garbage are being produced every day.
- Şehirde her gün büyük miktarlarda çöp üretiliyor.
Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
- Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
Australia exports a lot of wool.
- Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
He kicked in a lot of money.
- O, çok miktarda para bağışladı.
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
You get paid in proportion to the amount of the work you do.
- Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
Five thousand dollars is a large sum of money.
- Beş bin dolar büyük miktarda paradır.
He demanded a large sum of money from me.
- O, benden büyük miktarda para talep etti.
The river carries a huge volume of water.
- Nehir çok büyük miktarda su taşır.