Don't challenge someone who has nothing to lose.
- Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.
It's gonna be a challenge.
- Bu bir meydan okuma olacak.
Confrontations are part of Fadil's everyday life.
- Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
I love challenging myself.
- Ben kendime meydan okumayı severim.
Tom just kept challenging me.
- Tom bana meydan okumaya devam etti.
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
I didn't mean to challenge your authority.
- Ben senin otoritene meydan okumak istemedim.
I enjoy the challenge.
- Meydan okumaktan hoşlanıyorum.
In two moves, Kasparov will check the challenger.
- İki hamlede, Kasparov meydan okuyucu kontrol edecektir.
Don't challenge someone who has nothing to lose.
- Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.
I defy you to make it public.
- Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
I defy you to solve this problem.
- Ben bu sorunu çözmen için sana meydan okuyorum.
Why is Tom challenging Mary?
- Tom neden Mary'ye meydan okuyor?
It's certainly challenging.
- O kesinlikle meydan okuyucu.
I challenged him to a game.
- Ona bir oyunda meydan okudum.
Betty challenged me to a game of tennis.
- Betty bir tenis oyununda bana meydan okudu.