Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
- It was awesome to meet you in real life!
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
- Meeting my old friend was very pleasant.
Seninle burada karşılaşmak ne şans.
- How lucky to meet you here.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet my father.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet with my father.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- Tom is the one I want to meet.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Yarın atletik yarışmaya katılmamız gerekiyor.
- We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir.
- The athletic meet is an annual event.
Tom geçimini yapmak için çabaladı.
- Tom struggled to make ends meet.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
- I'll meet you at the usual time.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Toplantılar için oda uygun olacak mı?
- Will the room be available for the meetings?
Şehir merkezinde buluşabiliriz. Bu sizin için uygun olur mu?
- We could meet downtown. Would that be convenient for you?
Favori heavy metal gitaristin kim?
- Who's your favorite heavy metal guitarist?
Ben Tokyo'ya gittiğim zaman ona rastladım.
- When I went to Tokyo, I met him.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
- I had a chance to meet him in Paris.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
But the following system requirements must also be met.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
I was a hail fellow well met with all of the workmen at the factory, most of whom knew little and cared less about social distinctions.
My father was reserved and modest, the opposite of a hail-fellow-well-met.
You may be hail-fellow-well-met all you please, but you are the servant of God in our midst, and I, for one, intend to remember it..
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
A mirror can be made out of metal or glass.
- Bir ayna metaldan ya da camdan yapılabilir.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
There are four trash cans in the school: one for paper, one for plastic, and two more for glass and metal.
- Okulda dört çöp kutusu vardır: kağıt için bir, plastik için bir ve cam ve metal için iki tane daha.
The drug ice can fetch an estimated $1 million per kilogram on the streets.
- Metamfetaminin kilosu sokaklarda tahmini bir milyon dolardan gidebiliyor.
Triton is thought to be a combination of rock and ice. Its surface temperature is -245 degrees Celsius, and it has a thin atmosphere of nitrogen and methane.
- Triton'un, taş ve buz karışımı olduğu düşünülür. Yüzeyinin sıcaklığı -245 Celsius derecedir ve azot ve metandan oluşan ince bir atmosferi vardır.
Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
- Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlar hakkında konuşamazsın.
... Humans have met the adversity of the ice age head on, ...
... about one of those families have come to know I first met ...