That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
I leave the matter to your judgement.
- Meseleyi senin yargına bırakıyorum.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
This is the problem we should work on first.
- Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
The real issue is how to prevent the disease.
- Gerçek mesele hastalığın nasıl önleneceğidir.
Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
Do you think she has nothing to do with the affair?
- Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
This matter doesn't concern you.
- Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
There is no point arguing about the matter.
- Mesele hakkında tartışmanın hiçbir anlamı yok.
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsun.
What we should do next is the question.
- Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
The question was discussed in detail.
- Mesele derinlemesine tartışıldı.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.