He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
A lightyear is the distance that light travels in one year.
- Işık yılı, ışığın bir yılda gittiği mesafedir.
He fired at point blank range.
- O, çok kısa mesafeden ateş etti.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
Tom is cold, distant and arrogant.
- Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.
This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
- Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
The lake is a long way from here.
- Göl buradan uzun bir mesafedir.
We've come a long way since then.
- O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
The effect of gravity extends from each object out into space in all directions, and for an infinite distance.
- Yer çekimi etkisi her nesneden uzaya doğru her yönde ve sonsuz bir mesafede uzanır.
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
She wants to keep him at a distance.
- Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
It's only effective at close range.
- Bu sadece yakın mesafede etkili.
Sami was shot at close range.
- Sami yakın mesafeden vuruldu.